Makale
Goethe ve KurÂ’an -1
Goethe tabiatı gereÄŸi ilahî olan her ÅŸeyi merak ediyordu. Belki de bu merakı Kur’an’la irtibatına vesile olmuÅŸtur. Ancak hocası ve arkadaşı olan Herder, Goethe’nin Kur’an’la irtibatının tayin edici sebebidir. Herder, Goethe’yle her buluÅŸmasında Kur’an’ın dil abidesi olduÄŸunu ifade ediyor, mucizevî, büyüleyici üslubu hakkında fikirler ileri sürüyordu. Goethe, Herder’in de teÅŸviki ve kendi merakı üzerine Kur’an’la tanışmaya karar veriyor. Goethe Arapça bilmiyordu. Katharine Mommsen, Goethe’nin, George Sale’nin Ä°ngilizce ve Maracci’nin Latince Kur’an tercümelerini mütalaa ettiÄŸini ve faydalandığını ileri sürüyor. Goethe, Kur’an’ı okudukça bu kitapta kelama dökülen ilahî mesajlarla kendi görüşlerinde benzerliklerin olduÄŸunu keÅŸfediyor, sözünü ettiÄŸimiz hâl Goethe’yi adeta büyülüyordu. Bu sebeple Goethe Kur’an’dan ayrılamıyor, ayrıldığı zaman da yine Kur’an’dan ilham alarak ÅŸiirler kaleme alıyordu. Adeta Kur’an Goethe’yi çepeçevre kuÅŸatmıştı. Bunun en bariz kanıtını Åžark ruhlu Batılı ÅŸairin dilinden duyalım: “Ä°slam’da yaşıyor ve ölüyoruz hepimiz.” (Åžark Garp Divan’ı, Hikmetler kitabı)
Goethe Ä°ncil uzmanıydı. Katharina Mommsen’in tespitine göre 50 yıl Ä°ncil üzerinde çalışmıştır. Hıristiyanlık özü itibariyle öteki dünyayı mutlaklaÅŸtırmak suretiyle var olmuÅŸtur. Öteki dünyayı mutlaklaÅŸtırmak, Hıristiyanlığın üzerinde temellendiÄŸi ilkedir. Kutsal Kitap’ın öteki dünya vurgusu ağır basmakta ve Hıristiyanlık için tayin edici olmaktadır. Bu sebeple ilk Hıristiyanlar “terk-i dünya” görüşünü benimseyerek bu görüş üzerinde hayatlarını ikame ettirmiÅŸlerdi. Manastır hayatının ortaya çıkışı sözünü ettiÄŸimiz öteki dünya algısıyla doÄŸrudan irtibatlıdır. “Terk-i dünyalık” Kur’an’ın ruhuna yabancı unsurdur. Kur’an hem bu dünyaya hem de öteki dünyaya önem vermektedir. Zira cenneti kazanmanın yolu bu dünyadan geçmektedir. Dolayısıyla bu dünyanın ihmal edilmesi Kur’an tarafından desteklenen durum deÄŸildir. Kur’an-i Kerim’in bu mahiyeti Goethe’yi kendisine cezp etmiÅŸtir. Kur’an, davetine icabet edenleri dünyayı ihya etmeye, daha güzel bir yaÅŸam, daha güzel bir dünya inÅŸa etmeye çağırıyor. Kur’an okumaları sebebiyledir ki, Goethe Åžark cemiyetini araÅŸtırmaya yönelmiÅŸ, Åžark edebiyatını derinlemesine tetkik etmiÅŸ, Müslümanların hayat tarzıyla ilgilenmiÅŸtir. Dolayısıyla Kur’an Goethe için hem feyiz kaynağı hem de Åžark klasikleriyle tanışma vesilesi olmuÅŸtur.
Kur’an ve dolayısıyla Ä°slam dini Goethe’yi o kadar büyülemiÅŸtir ki Kadir Gecesi’nin mahiyetini idrak etmek için o mübarek gecede uyumamıştır. Demek ki Ä°sra suresi batılı ÅŸairin gönlünü çalmış ve Goethe, Kadir Gecesi’nin her anının ilahî bereketini fehmetmeye çalışmıştır. Åžairin yaptığı sadece Kur’an’a âşık olan kalplerin yapacağı bir iÅŸtir.
Kur’an’la ilgili görüşlerini dile getirirken, dostu Jakop von Willemer’e 22 Aralık 1820 tarihli mektubunda yazdığı “ …eninde sonunda Ä°slam’a inanmak mecburiyetinde kalacağız” ibaresine deÄŸinmemiz gerekir.
***
Goethe’nin Kur’an’a dair alakasını hocası ve arkadaşı Herder’e yazdığı mektuplarında da görebiliyoruz. 1772 yılında Herder’e yazdığı mektubunda Goethe şöyle diyor: Musa’nın Kur’an’da dua ettiÄŸi gibi dua etmek istiyorum: Tanrım, göğsüme ferahlık ver.
1771, 1772 arasında kaleme aldı Götz isimli eserinde, Götz kardeÅŸi Martin’e “Tanrı göğsünü ferahlatacaktır” diyor. Çok ilginçtir ki 1772 yıl tarihli Herder’in cevap mektubunda da ÅŸu mısralar geçmektedir: …Tanrı göğsüne ferahlık versin. Buradan üç netice hâsıl oluyor.
1. Goethe ve Herder mektuplaÅŸmalarında Kur’an’ın diliyle konuÅŸmayı adet edinmiÅŸlerdir. (Ki, bu tarzda mektuplaÅŸmalar çoktur.)
2. Goethe, Kur’an’daki ifadeleri eserlerinde kullanmıştır.
3. Goethe’nin Herder’den yardım alma arzusudur. Çünkü ayetlerde bahsedilen yerlerde Musa Tanrı’dan Harun’u yardımcı olarak istiyor. Herder, Kur’an uzmanı olduÄŸu için Goethe’nin imasının ne olduÄŸunu gayet güzel ÅŸekilde biliyordu. Goethe arzuladığı yardımcıyı buldu. Çünkü Herder O’nun isteÄŸine müspet cevap verdi, fakat bu bir arada çalışma çok uzun sürmedi. Götz eserinde bir diÄŸer önemli nokta ÅŸudur: Martin, “Åžarap içmeme müsaade yok” beyanında bulunuyor. Bu, Goethe’nin Nahl, Bakara, Nisa, Maide sürelerinde ÅŸarapla ilgili ayetleri o sıralarda incelediÄŸinin bariz sonucudur. Fakat Goethe’nin Kur’an’daki ÅŸarapla ilgili yasaklarla barışık olmadığını söylemeliyiz.[1]
***
Goethe’nin Kur’an’ı iyi bildiÄŸini döneminde neÅŸredilen Kur’an tercümeleri hakkında gazetelerde yazdığı yorumlardan öğreniyoruz. ÖrneÄŸin Geothe, Magerlin’in Kur’an tercümesini “baÅŸtan savma” adlandırmıştır.
Goethe eserlerinde sık sık Kur’an’dan alıntılar yapıyordu. K. Mommsen’e göre Goethe’nin alıntılar yaptığı Kur’an sureleri ÅŸunlardır: Bakara, Âl-i Ä°mrân, Nisâ, Mâide, En’âm, Yûnus, Ra’d, Ä°sra, Tâhâ ve Ankebût. Goethe bu surelerinden kendi edebi maksadı için seçmeler kullanmıştır. “Goethe’nin Kur’an’ın son dörtte üçünü ihtiva eden bölümlerinden seçmeler yapıp yapmadığı tespit edilemiyor.”[2] Goethe’nin Åžark Garp Divan’ında Kur’an’dan iktibaslar daha çoktur. Ä°ktibaslarının çoÄŸu da Hıristiyanlıkla baÄŸdaÅŸmıyor. ÖrneÄŸin Bakara suresinde yer alan “Bizim kendilerine verdiÄŸimiz dindar kiÅŸiler Allah rızası için fakirlere sadaka dağıtıyorlar” ayeti “Ä°nsan yalnızca Ä°sa’nın hayırlı iÅŸlerini bilmeye ve onun merhametine nail olmaya gayret etmelidir” teziyle çeliÅŸiyor. Fakat Goethe için bu ehemmiyetli deÄŸildir.
Goethe, kendi düşünce yapısına uygun olan fikirleri temel Hıristiyanlık doktrini aleyhine olsa da eserlerinde yer veriyordu. Bu Goethe’nin kendi has cihetidir. Kur’an’ın ısrarla üzerinde durduÄŸu tevhit inancı Goethe’yi çok etkilemiÅŸtir. Goethe, Hıristiyan kültürü içerisinde yetiÅŸmesine raÄŸmen, teslisi kabul etmiyordu. Doktora tezinde savunduÄŸu üzere Hıristiyanlık Hz. Ä°sa (a.s) tarafından kurulmamıştır. Hıristiyanlığı kilise babaları kurmuÅŸlardır. Hz. Ä°sa (a.s) tıpkı Hz. Muhammed (s.a.v) gibi tevhit inancındaydı. 29. sure 46. ayet Goethe’nin ilham kaynağı olmuÅŸtur dersek yanılmayız. Aslında Goethe’nin tevhit inancından etkilenmesinde Spinoza’nın görüşlerinin tayin edici yeri vardır. Spinoza’nın, Endülüslü Yahudi filozof olan Maymonides’i (Musa ibn Meymun) okuduÄŸu araÅŸtırmacılar tarafından savunulmaktadır.[3] Endülüslü Maymonides’in Farabi ve Ä°bn Sina’nın yorumcusu olduÄŸu gerçektir.[4] Bu gerçeÄŸi göz önünde bulundurmuÅŸ olursak Spinoza’nın tevhit inancını rasyonel ÅŸekilde savunmasında dolaylı olarak Farabi ve Ä°bn Sina’nın etkisinin olduÄŸunu söyleyebiliriz.
Devamı var...
[1] Geniş bilgi için bkz. Katharina Mommsen, Goethe ve İslam, ter. Senail Özkan, Ötüken Yay, İstanbul 2013.
[2]Katharina Mommsen, Goethe ve İslam, ter. Senail Özkan, Ötüken Yay, İstanbul 2013, s. 27
[3]Geniş bilgi için bkz: Rabbi Marc D. Angel, Maimonides, Spinoza and Us, Jewish Lihgts Publishing, Woodstock 2009 ; Karl Pearson, Maimonides ve Spinoza, Mind, vol: 8, no: 31, Oxford 1883, pp. 338-353.
[4]GeniÅŸ bilgi için bkz: Atilla Arkan, Ä°bn Meymun Felsefesinde Tanrı, Sakarya Ãœniversitesi Ä°lahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 17, Sakarya 2008, s. 195-202 ; Mehmet DaÄŸ, Farabi’nin Ä°ki Yapıtı, On Dokuz Mayıs Ãœniversitesi Ä°lahiyat Dergisi, sayı: 14-15, Samsun 2003, s. 17-87.
Henüz yorum yapılmamış.